Realizm Nedir? Ortaya Çıkış Sebepleri ve Özellikleri Nelerdir?
Realizm, bir diğer adıyla gerçekçilik, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmış bir sanat akımıdır. Realizm, duygu ve hayaller etrafında şekillenen romantizm akımına bir tepki olarak doğmuştur. Realist sanat, sanatçının duygu ve düşüncelerini katmaksızın yalnızca gerçekleri anlatan bir eser ortaya koyması anlamına gelir. Realizmin kurucusu ve isim babası, dönemin ünlü ressamı Gustave Courbet olarak kabul edilir. Realizm resim, hikaye, roman ve tiyatro gibi farklı sanat dallarında faaliyet göstermiştir. Realizm akımının temsilcileri arasından resimde Gustave Coubert, edebiyatta Honoré de Balzac öne çıkmaktadır.
Realizmin Ortaya Çıkma Sebepleri
Realizm sanat akımı toplumsal, siyasi ve kültürel bir dizi olay sonucunda ortaya çıkmıştır.
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına girerken Avrupa sanayileşmenin etkisini yoğun bir şekilde hissetmeye başladı. O güne dek görülmemiş hızda teknolojik gelişmeler yaşanması ve şehirleşmenin doğurduğu yalnızlık, bireyde büyük bir buhrana sebep oluyordu. Tüm bu sarsıcı gelişmeler Fransız İhtilali sonrasında hayallere kapılan toplumu gerçekler ile yüzleştirdi.
1830’larda kullanımı yaygınlaşan fotoğraf makineleri, sanat camiasında resim sanatını ortadan kaldıracak denli büyük bir tehdit olarak algılandı. Fotoğrafın sunduğu gerçekçilik, romantizmin duygu ve hayallerle yüklü yapısını gölgede bırakıyordu. Sanatçılarda bir resmin fotoğraf karesini çağrıştırdığı düzeyde iyi olduğu algısı oluşmaya başladı ve resimler gitgide nesnelleşti.
Aynı dönemde yaşanan bilimsel ve kültürel gelişmeler sonucunda felsefe alanında pozitivizm yani olguculuk yükselişe geçti. Pozitivizmin sanattaki ilk izdüşümü realizm oldu, natüralizm ise realizmin ardılı olarak ortaya çıkacaktı.
Realizmin Tarihsel Gelişimi
On dokuzuncu yüzyılın başlarında gerçekleşen Fransız İhtilali ile aristokrat sınıfın çöküşü gerçekleşti. Bu döneme kadar Fransız sanatına yalnızca soylu kesime hitap eden, dönemin toplumsal koşullarını yansıtmaktan bir hayli uzak olan klasisizm hakimdi. İhtilali takip eden dönemde özgürlük, savaş ve doğa gibi temaları abartılı ve hayallerle bezeli bir şekilde ele alan romantizm akımı popülerlik kazandı. Ancak on dokuzuncu yüzyıl ortalarına doğru toplumsal sorunların baş göstermesiyle birlikte coşkulu bir yapıya sahip romantizm gözden düştü. Gerek fotoğraf makinesinin icadı gerekse bilimsel alanda pozitivizm yani olguculuğun yükselişe geçmesiyle birlikte sanatçılar da çağa ayak uydurarak gerçekçi bir üslubu benimsemeye başladılar.
Realizm resimde ilk olarak Gustave Coubert ve Jean-François Millet tarafından temsil edildi. Coubert’in “Ornans’ta Cenaze” ve “Taş Kırıcılar” adlı eserleri o güne dek alışılagelmedik bir şekilde toplumun negatif yönlerini de resmetmesi ile büyük bir yankı uyandırdı. Çok geçmeden realist resim anlayışı Avrupa kıtasına yayıldı. ABD’de ise ilk olarak 1860’lı yıllarda ressam James Abbott McNeill Whistler ile temsil edildi.
Realizm resim haricinde kendini en çok edebiyat alanında gösterdi. Dünya edebiyatında ilk realist roman Gustave Flaubert tarafından 1956 yılında yayınlanan Madame Bovary oldu. Türk edebiyatında ilk realist roman ise Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı eseriydi.
Tiyatro, opera ve günümüzde yedinci sanat sayılan sinema realizmin etkili olduğu diğer sanat dallarıdır.
Realizmin Özellikleri
Realizm eserleri taşıdıkları dört önemli özellik ile öne çıkar.
Realizm, öncesinde sanatın bir parçası olarak görülmeyen konuları ele alır. Romantizmde sıradan insanlar idealize edilmiş bir şekilde yansıtılmaktaydı. Örneğin “Halka Önderlik Eden Özgürlük” tablosunda ülkesi için cesurca savaşan köylüler abartılı bir üslupla resmedilmiştir. Realist bir eserde ise hayatın içinden temalar seçer ve bu temaların klasik estetik anlayışına uyması zorunlu değildir. Kenar mahalleler, fabrika işçileri, cenazeler realist eserlerde kendine yer bulur.
Realist sanatçılar eserlerinde yalnızca gözlemlerini aktarırlar, herhangi bir yorum yapmazlar. Nesnellik, realizmin en temel şartlarından biridir. Sanatçı alımlayıcıda duygu ve düşünce yaratmayı amaçlamaz, ders vermeye çalışmaz. Onlara göre sanat, olanı olduğu gibi yansıtan bir araçtır ve sanatın yegane amacı sanattır.
Realizm, güzelliğe de çirkinliğe de objektif bir şekilde yaklaşır. Sözgelimi bir manzara çizilirken doğanın güzellikleri vurgulanır ancak fabrika bacası ya da yere atılmış bir çöp gibi estetik bulunmayan unsurlar resme dahil edilmezse bu ikiyüzlülük olur. Realist romanlarda karakterlerin çirkin, iğrenç ve kaba yönlerine de herhangi bir ders verme amacı taşımaksızın yer verilmiştir.
Realist roman ve tiyatroda olay örgüsü neden-sonuç ilişkisi üzerinden hareket eder. Karakterlerin başına gelen her şeyin mantıklı bir sebebi ve sonucu vardır. Bu sebep ve sonuçlar eserlerde yoğun bir şekilde irdelenir ve izah edilir.
Realizmin Diğer Akımlarla İlişkileri
Sanat tarihi boyunca faaliyet gösteren bütün sanat akımları kah birbirlerine karşı çıkarak kah birbirlerinden ilham alarak ortaya çıkmışlardır. Realizm de romantizmin karşıtı ve natüralizmin öncüsü bir sanat akımı olarak bilinir.
Realizm ve Romantizm
- İki akımda da sanatın o yüzyıla dek yalnızca soylu sınıfına hitap eden yapısı kırılmış, sıradan insanlar sanatın bir konusu haline gelmiştir.
- Realizme göre sanat sanat içindir, eser eğitici özellikler taşımak zorunda değildir. Romantizmde sanatın toplum için olduğunu savunulur.
- Realizmde sanatçının gözlemlerini en nesnel şekilde aktarması esastır, eserlerde duygu ve düşüncelere yer verilmez. Güzellikler de çirkinlikler de objektif bir şekilde yansıtılmalıdır. Romantizmde ise sanatçı öznel bir bakış açısı kullanır, eserini hayal dünyası ile zenginleştirir ve ona yorum katar.
- Realist edebiyatta konu ve karakterler gerçek hayata uygun olmalıdır. Romantik edebiyata ise gerçek hayatta yaşanamayacak kadar dramatik olay örgüleri hakimdir, karakterler iyilik ve kötülük olarak uçlardadır.
- Realizmde söz sanatlarından uzak, sade bir dil kullanılır. Romantizmde ise abartılı ve süslü bir üslup vardır.
Realizm ve Natüralizm
- Realizm de natüralizm de sanatın doğayı olduğu gibi ele alması gerektiği düsturundan hareket eden akımlardır.
- Realizmin “Sanat sanat içindir” yaklaşımına karşın natüralizm “Sanat toplum içindir” görüşünü benimsemiştir.
- Realizmde sanatçı sadece gözlemlerini aktaran bir gözlemcidir. Natüralizm ise gözlemciliğin yanısıra deneye de önem verir; sanatçı bilim insanı, toplum ise laboratuvar olarak görülür.
- Natüralizmin gerçeklik algısı, realizmden farklı olarak “Aynı olaylar her zaman aynı sonucu doğurur” şeklinde determinist bir yaklaşım üzerine şekillenir.
Sanatta Realizm
Realist Resim
Realist ressamlar biçim ve konu bakımından klasik sanatın kurallarına karşı çıkarlar. Realist bir resim ışık, renk ve ölçü bakımından gerçeğe olabildiğince yakınsamalı; adeta bir fotoğraf karesini andırmalıdır. Konu olarak geleneksel anlayışın aksine yalnızca estetik obje ve subjeler değil köylülerin yaşamı, doğa manzaraları, bir araya gelmiş insanlar gibi gerçek olan her şey seçilebilir. Sanatçı eserine kesinlikle duygu katmaz.
Realizm resimde Gustave Coubert, Jean-François Millet ve Honoré Daumier gibi ressamlar tarafından temsil edilmiştir.
Realist Edebiyat
Realizm, resim sanatında ortaya çıkmasının ardından edebiyatta da hikaye ve roman türlerinde kendini göstermiştir. Şiirde ise parnasizm adı altında gerçekçi şiirler yazılmıştır. Realizmin romana etkisi o güne dek ele alınmayan sıradan insanların sıradan yaşamlarının edebiyata dahil edilmesi olmuştur. Okuyucuda gerçeklik hissi uyandıracak konular seçilir, karakterler ise gerçek hayatta var olabilecek niteliktedir. Olay örgüsünde düşük ihtimalli tesadüfler ve olağanüstülükler yer tutmaz. Yazar olay akışına müdahale etmez ve öznel yorumlarda bulunmaktan kaçınır. Realist yazarlar biçimsel kusursuzluğun peşindedir. Süsten uzak ancak bol ayrıntı ve betimleme ile bezeli bir dil kullanılır.
Dünya edebiyatında realizmin en önemli temsilcileri Honore de Balzac, Stendhal, Gustave Flaubert, Charles Dickens, Nikolay Vasilyeviç Gogol’dur. Ülkemizde ise gerçekçilik akımı denince akla gelen yazarlar Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade Nazım, Halit Ziya Uşaklıgil ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’dur.
Realist Tiyatro
Realizm tiyatroda antik çağlardan bu yana bir üslup olarak kendini göstermiştir. Bir tragedya, komedya, epik hatta sürrealist oyun dahi gerçekçi özellikler taşıyabilir. Ancak on dokuzuncu yüzyılda realizm akımının ortaya çıkışıyla birlikte realist tiyatro ayrı bir tür olarak kimlik kazanmıştır. Gerçekçi tiyatro toplumun aksak yönlerini eleştiren veya yaşanmış olayları sahneleyen bir yapıya sahip olabilir. Konular günlük yaşam ve tarihsel gerçeklikler arasından seçilir. Oyuncuların kostümleri de, diyalogları da süssüz ve abartısızdır. Realizmin tiyatrodaki yansıması kendini en çok Rusya’da göstermiştir. Sovyet Devrimi’nin etkisiyle Rus sanatçılar, toplumcu gerçekçi tiyatro adı altında burjuvanın yozlaşmış değerlerini eleştirmişlerdir.
Realist tiyatro Rusya’da Nikolay Vasilyeviç Gogol, Anton Çehov, Maksim Gorki ve Lev Tolstoy gibi önemli yazarlar tarafından temsil edilirken Almanya’da Karl Georg Büncher, Fransa’da Emile Augier bilinen diğer realist tiyatro yazarlarıdır.